Zekâ ve Çocukların Öğreniminde Çoklu Zekâ
Özet
Bu çalışmada çoklu zekâ kavramı ve çeşitleri ele alınmıştır. Ayrıca çocuklarda çoklu zekâ ve öğrenme yöntemlerine de değinilmiştir. Zekâ, önceleri tek bir ölçüt (IQ) üzerinden değerlendirilirken daha sonraları farklı zekâ türleri üzerinden değerlendirilmeye başlanmıştır.
Zekânın tanımı farklı şekillerde yapılsa da en çok kabul gören tanımlardan birisi: Bireyin, problem çözme, mantığını kullanma, analitik ve eleştirel düşünme becerilerine sahip olmasıdır. Çalışmada da bahsettiğim gibi birçok bilim insanı şunları belirtmiştir; Zekâ, farklı yaş gruplarında farklılıklar gösterebileceği gibi farklı alanlarda da kendini gösterebilir. Örneğin; ergenlik dönemi fiziksel, duygusal ve sosyal anlamda değişimlerin yaşandığı doğal bir dönemdir, bu dönemde yaşama uyum sağlama stres ile başa çıkma, yaşama karşı mücadele edebilme gibi ruhsal sağlamlığın duygusal zekânın yüksek olmasıyla doğrudan ilişkisi vardır.
Çoklu Zekâ Kuramının savunması; bilişsel bilim, gelişim psikolojisi ve ayrıca nörobilim alanından yararlanılarak bireylerin zekâ düzeylerini bağımsız güç veya yetenekler dolayısıyla oluştuğudur. Aslında zekâ çeşitliliğinin sekize çıkması 1997 yılında Howard Gardner’in yaptığı bir çalışma sonucu olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Zekâ, çoklu zekâ, öğrenme, çocuk
Abstract
In this study, the concept of multiple intelligence and its types are discussed and multiple intelligence and learning methods are also discussed for children. While intelligence has been first evaluated on a single criterion (IQ), it has been evaluated over different types of intelligence later.
Although the definition of intelligence is made in different ways, one of the most accepted definitions is that the individual has the skills of problem solving, using logic, analytical and critical thinking skills. As we mentioned in the study, many scientists have stated; Intelligence can show differences in different age groups as well as in different areas of intelligence. For example; The period of adolescence is a natural period in which physical, emotional and social changes are experienced. In this period there is a direct relationship with the high level of emotional intelligence, the ability to adapt to life and to cope with stress and to fight against life.
Defense of the Multiple Intelligence Theory; Using cognitive science, developmental psychology and neuroscience, each individual’s intelligence level is formed by independent powers or abilities and In fact, the emergence of the diversity of intelligence was the result of a study by Howard Gardner in 1997.
Key Words: Intelligence, multiple ıntelligence, learning, child.
GİRİŞ
Toplumun, geleneklerin belirlediği öğrenme ve öğretme yöntemlerinin sınırının yazılı yöntemlerden çıkarıp çok yönlülüğe taşımak ve yetenekler geliştirmek için öne sürülen bu kuram zekânın tanımını tekrar düşündürtmüştür. Bu kuram çeşitli zekâların bireylerin içselleşip pasifleşmesi yerine aktif ve etkili hale gelmesini amaç edinmiştir. Kuramın kurucularından olan Howard Gardner eğitim sürecinde öğrencilerin zekâlarının ne yönde geliştiği, hangi alanlara yönelim sağladıkları konusunda araştırmalar yapmıştır ve sekiz farklı zekâ türünün olduğunu tespit etmiştir. Bu zekâ türlerinin gelişimi bizim potansiyelimize dönüşmektedir. Düşünce biçimimizi bütünler, inşa eder ve gerçekliği koruyarak devam eder. (Gardner and Hatch, 1989, s.4). Gardner’ın bulduğu bu kuram her zaman birlikte çalışırlar fakat çalışma yolları farklı olmaktadır. (Demiray, 2010, s.2). Bu çalışma, bizlerin yetkin olduğu öğrenmeler üzerinde büyük katkı sağlayacak potansiyeldedir. (Altan, 1999, s.108).
Eğitimci Alfred Binet bir çocuğun zekâ düzeyi üzerinde fikir verecek IQ testini (IntelegenceQuotient) bulmuştur. IQ, geleneksel zekâ olarak bilinip sadece dil ve matematik zekâsının ölçümünü sağlar ve sayısal zekâ testleri uygulanarak ölçümler yapılır; kişileri düzeylerine göre sınıflandırmalar yapar. (Yılmaz ve Fer, 2003, s.235). Buna karşılık Lazear’a göre çocukların zekâları gelişim düzeyinde olduğu için bu süreci zekâ üzerine programlar geliştirmekte kullanılabiliriz. (Bümen, 2003, s.66).
Çoklu Zekâ kuramına göre, geleneksel öğrenme (IQ) ve öğretme yöntemleri, öğrenciyi pasif bir birey olmaya iten, ezberciliğe yönlendiren yöntemler olarak görülmektedir. Bu yöntem, zekâyı değişemez ve ilerleyemez sabitlikte olduğunu kabul etmektedir. (Tuğrul ve Duran, 2003, s.225). Yeni “zekâ” tanımında eğitim alanında derin değişikliklerin yaşanmasına sebep olmuştur. Çünkü bu kuram; çocukların ve öğrencilerin sadece testlerden aldıkları puanlarını değil aynı zamanda farklı alanlardaki yeteneklerini de dikkate almayı hedef bilmiştir. Oysa eğitim, yıllar boyunca “sözel-sayısal zekâyı” geliştirmek amacıyla gerçekleştirilmiştir (Karagüven, 2018, s.3).
Zekâ, ergenlik döneminde yaşama uyum sağlama, stres ile başa çıkma, yaşama karşı mücadele edebilme gibi ruhsal sağlamlığın, duygusal zekânın yüksek olmasıyla ilişki kurar. (Ergün 2016). Bilişsel anlamda kapasitemizin fazla geniş olmasıyla birlikte çoğu sembol sistemi ile kültürel anlamda becerilerimizin birleştiği araştırmalara göre ortaya çıkmıştır. (Talu, 1999, s.165).
Yetişkinlere de bakacak olursak bazı yetişkin öğrenme teorilerinin anlaşılması için başlangıç noktaları vardır: (a) Yetişkin öğrencilerin nasıl inşa ettiklerini ayırt etmek için bilgi, (b) Öğrenmeyi başkalarına yardımcı olmak için bir rehber olarak kullanmak (c) Dönüştürmek için stratejiler geliştirmek ve uygulayarak sınıf deneyimi. (Wilson, 2018, s.128).
Gardner kültürün ve okulların dikkatlerinin çoğunun dilsel ve matematiksel zekâya odaklandığını söylüyor. Gardner diğer zekâlarda armağanlar gösteren bireylere de aynı derecede dikkat etmemiz gerektiğini söyler: sanatçılar, mimarlar, doğa bilimcileri, tasarımcılar, dansçılar, terapistler ve içinde yaşadığımız dünyayı zenginleştirenler. (Armstrong, 2018, s.6). Her bir kişinin farklı tarz ve stillerde öğrenmenin gerekliliği ve bunun için uygun öğrenme tekniklerinin sunulması gerektiği öngörülmektedir. (Köksal, 2006, s.474). Bu zekâ türleri aşağıda açıklanmıştır.
1.1 Dilbilimsel Zekâ
Dilsel yetkinlik aslında, insan türü arasında en yaygın ve en demokratik biçimde paylaşılmış görünen bir entelektüel yetkinliktir. Öğretmek ve öğrenmek dille gerçekleşir. Dil, yeni birer bilimsel anlamda gelişmeleri başlatmakla beraber açıklamakta önemli metaforları da bizlere sunmaktadır. Dil, kendi eylemlerini açıklama potansiyelidir ve insan zekâlarının en üstündedir. Dil, görsel bir araç olarak görüldüğü ölçüde uzamsal zekâ alanına daha yakındır (Gardner, 2010).
1.2 Matematiksel Zekâ
Matematik sorularını çözebilme, mantıksal kavramlarla uğraşabilme, kıyaslamalar ve sınıflandırmalar yapabilme, ‘’mantık-matematik zekâ’’ alanın özelliğidir (Sivrikaya, 2010, s.124). Bilimsel düşünme, verileri değerlendirme, objektif olma, yargıda bulunma ve hipotezler kurma yeteneklerini içerir. (Güleryüz, 2008, s.158).
1.3 Uzamsal Zekâ
Uzamsal zekâ; resimler, imgeler, şekillerle düşünme, üç boyutlu nesneleri algılama becerisidir (Sivrikaya, 2010, s.125). Uzamsal zekânın özünde algı, değişim ve dönüşümler yapmak çok önemlidir. (Gardner, 2010).
1.4 Müziksel Zekâ
Duygu aktarmakta müziği anlama, sunmada, müziği araç olarak kullanmak, ritimlere ve melodilere duyarlı olma yeteneği ‘’müzikal zekâdır’’ (Güleryüz, 2008, s. 158). Müzikal zekâ, bireyin ritmine, sesin yüksekliğine ve melodisine olan duyarlılığıdır (Karagüven, 2018, s.6). Nörolojik bakış açısından müziksel zekânın, zekâ türleri içinden ilk önce gelişeni olduğu belirtilmektedir. Müziğin, sesin, titreşimin ve ritmin insanda yarattığı etki diğer zekâ türlerinin hepsinden daha kuvvetli olduğu söylenmektedir. (Başaran, 2004, s.10).
1.5 Bedensel-Kinestetik Zekâ
Jestler, mimikler ve hareketlerle insanın ifade edebilmesi, beyin ve vücudundaki koordinasyonları kurabilmesi ‘’bedensel-kinestetik’’zekânın alanıdır (Sivrikaya, 2010, s.125). Bu bireyler sportif hareketleri, düzenli ritmik oyunları kolayca uygulayabilen insanlardır (Güleryüz, 2008, s.158). Bedeni etkili kullanarak, dans etme ve bedeni koordine etme duyarlılığı, zihin ve beden bağlantılarını kurma gibi özellikleri olan bireyler olarak da bilinirler. (Yılmaz ve Fer, 2003, s.236).
1.6 Sosyal Zekâ
Sosyal zekâ; iş bölümü, sözlü ve sözsüz iletişim sağlama, gruplar kurma, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlamaya çalışan, yorumlamaya çalışan ve insanları ikna edebilmeye çalışan kişilerin özellikleridir (Sivrikaya, 2010, s.125). Bu zekânın diğer bir özelliği, çevresindeki insanlardaki ruhsal değişkenliklerine dikkatli davranan ve bu ruhsal durumlara duyarlı olan çocuklar olmalarıdır. (Başaran, 2004, s.11).
1.7 Öze Dönük Zekâ
Kişinin, duygusal tepki düzeyini, düşünme sürecini, kendisini değerlendirebilme ve kendisi ile ilgili bazı hedefleri oluşturabilmesi ise “öze dönük zekâ’’ alanının kuramıdır (Sivrikaya, 2010, s.125). Bağımsızlık duygusu, kendi duygularını ya da tepkilerini anlama ve başkalarına bunları ifade edebilme yeteneğidir. (Yılmaz ve Fer, 2003, s.237).
1.8 Doğal Zekâ
Sonradan ilave edilen son zekâ alanına ise “doğal zekâ” denilmektedir. Bu zekâ alanına sahip insanların ise doğal kaynaklar, doğa, çevre temizliği, bitki ve hayvanları koruma gibi ilgileri vardır (Güleryüz, 2008, s.158). Çevredeki doğal dünyayı algılama, beğenme ve anlayabilme ile bu zekâ türünün doğrudan ilişkili olduğu belirtilmektedir (Başaran, 2004, s.12).
SONUÇ ve ÖNERİLER
Geleneksel eğitim sistemi, sözel ve sayısal zekâ kavramına dayanmakta, diğer zekâ alanları görmezden gelinmekte, tek yönlü zekâya dayalı eğitimle zihin gelişimini sınırlandırmaktadır. Bunun yanı sıra zekâ ölçümü olarak IQ testleri ve sınav puanları gibi kâğıt ve kalem testleri üzerinden ele alınmaktadır. Bu durumda, sözel ve sayısal alanlarda gelişmemiş öğrencilerin sahip oldukları diğer yetenekler görmezden gelinerek bu öğrencilere olumsuz sıfatlar yüklenebilmektedir. Oysa öğrencilerin gelişim gösterebilecekleri başka yeteneklerinin de olduğu bilinmelidir. Her çocuğun aynı ya da benzer şekillerde gerçekleştirdiği öğrenmelerdedeğişik şekillerle öğrenebilecekleri, öğrenci kendini ve sınırını yalnız bu şekilde bulacağı,huzurlu ve sağlıklı bir ortamın oluşmasına da katkı sağlayabileceği düşünülmüştür. Yalnızca bir yeterliliğin bulunduğu, özellikle de sadece standart kişilerinzekâsını öne atacak olursak diğer öğrencilerin çoğu kendisini eksik hissedecektir.
İnsanın zekâ alanı çok geniştir ve bu zekâ alanına girmek istendiğinde kabul ettiğimizden daha kapsamlı ve evrensel anlamda bir yetkinlik de çerçeveye dâhil edilmelidir. Bireylerin farklılıklarını göz önünde bulundurarak yetkin oldukları alanı ve zekâ yatımını tespit edip ona göre eğitim programı çizmenin doğru olacağı görüşündeyim.
Çoklu zekâ kuramının okullardaki katkısı öğretmenlere farklı öğretim yolları göstermiş olmasıdır. Ülkemizde öğretmenler gerek materyal gerekse plan yapma konusunda sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu kuramla öğretmenlerin yetenekleri keşfedip iyi bir düzeye getirmeleri amaçlanır. Böylelikle öğrenciler yeteneklerini fark edecek ve mesleki seçimlerini buna göre ayarlayacaklardır.